Yaşından başından utan! Kaç yaşına geldin hala akıllanamadın! Bu yaşta bu kıyafet yakışıyor mu? Teyze / Amca, sen gençlerin işine karışma! Sus, büyüklere karşı çıkılmaz!
Kim bilir bu cümleleri ve benzerlerini hayatımız boyunca ne kadar çok duyduk. Kim bilir farkında olarak ya da olmayarak kendimiz ne kadar kullandık. Peki, ama o utanmamız gereken yaş sınırı hangi aşamada aşılır ya da utanılması gerektiğine neye göre karar verilir? Peki, hangi kıyafetin hangi yaşta giyileceği neye göre belirlenir? Hangi yaş grubundaki insanlar hangi yaş grubundaki insanlara fikir belirtebilir? Tüm bunların sınırını çizen ne?
Yaş, her ne kadar fizyolojik bir olgu gibi görünse de toplumu oluşturan diğer tüm etmenler gibi sosyal anlamları olan bir etmen. Aslında bu soruların geçerli tek bir cevabının olduğunu söylemek ve insanların bu cevaplara uygun davranmasını beklemek bir tür şiddet yaratır. Yaşlılığa biçilen değerler ve anlamlar ile yaşlanmaya dair deneyimler toplumdan topluma değişim gösterdiği gibi toplumun içinde de bireyler arası farklılıklar gösterir. Yaş, cinsiyet, sınıf, eğitim, etnik köken ve daha birçok faktöre bağlı olarak insanlar yaşlanma süreçlerini farklı şekillerde deneyimlerler. Dolayısıyla, yaş üzerine konuşurken düşünülmesi gereken genelgeçer tek bir yaşlanma örneği değil, insanların deneyimledikleri farklı yaşlanma süreçleri olmalı. Bu süreçleri etkileyen faktörlerden birisi de toplumsal cinsiyet. Diğer bir deyişle, insanların ne tür yaşlanma süreçleri deneyimledikleri toplumsal cinsiyete bağlı olarak farklılıklar göstermekte. Diğer tüm etkenlerde olduğu gibi, yaş ve toplumsal cinsiyete bağlı oluşan yargılar karşılıklı etkileşim içinde ve birbirleri üzerinde etkililer.
İçselleştirilmiş “kadın” ve “erkek” rollerine ne kadar uyuyorsak o kadar “normal” kabul ediliriz. Diğer yandan, normal kavramı içinde tekillik ve doğruluk anlamlarını barındırmaz. İnsanlar tarafından kabul gören toplumsal cinsiyet rolleri toplumdan topluma ve zamana bağlı değişiklikler gösterir ve buna bağlı olarak her toplumda var olan normlara göre normal kabul edilen değerler de değişir. Connell’in (2005), tek bir tip erillik ve dişillikten bahsedilemeyeceğinin altını çizerek farklı erilliklerin ve dişilliklerin varolduğu, bu kabul edilen kalıplara uyuyor olmanın nasıl bir etki yarattığı üzerine yaptığı çalışmayla bu durumu destekleyen bir analiz yapmış olduğu söylenebilir. Connell toplumdaki farklı tip erillik ve dişillikler olduğunu belirterek bu erillik ve dişillikler arasındaki hiyerarşiye dikkat çekmiştir. Oluşan bu toplumsal cinsiyet hiyerarşisi ideal tipleri yansıtmakta ve bireyler bu kategorilere ne kadar uyduklarına göre hiyerarşide yer alırlar.
Sadece cinsiyete bağlı olarak kişilerin davranışlarına dair beklentiler değişmemekte aynı zamanda yaşa bağlı olarak da farklı beklentiler oluşmakta. Bu değişen yaşlanma deneyimleri ile cinsiyet arasındaki ilişki, bazı araştırmalarda cinsiyetlendirilmiş yaş kavramı ile açıklanmış. Moore yaptığı analizde cinsiyetlendirilmiş yaş kavramının altını çizerek yaşın kronolojik olmaktansa sosyal kriterlere bağlı oluşan ve diğer kategorilerle bağlantılı bir olgu olduğunu vurgulamış (Moore, 2001; aktaran Pamuk, 2018). Toplumsal cinsiyet ve yaş arasındaki ilişkinin toplumdaki içselleştirilen roller üzerindeki etkisi düşünüldüğünde, örneğin, ilkokul çağında bir kadın ile bir erkekten beklenen roller birbirinden farklı. Farklı oyuncaklarla oynanması ya da farklı kıyafetlerin giyilmesi, çocuğun ev işlerine yardım edip etmeyeceği, hangi çizgi filmleri izleyeceği gibi kalıpyargıları içeren konular aslında hiçbirimizin yabancısı olduğu konular değil. Aynı şekilde, emeklilik yaşına gelen bir kadın ile bir erkekten beklenen davranışlar ve sorumluluklar fazlasıyla değişmekte. Sadece sorumluluklar da değil, kişilere karşı gelişen tutumlar ve bakış açıları da kişilerin bu rolleri ne kadar yansıttığına göre değişir.
Sonuç olarak, yaşlılık ve yaşlanma denildiğinde bazı sosyal süreçlerden bahsedildiği unutulmamalı. Yaşlanma; toplumsal cinsiyet, sınıf, etnik köken ve daha birçok diğer faktörle karşılıklı etkileşim içinde olan dinamik bir olgu. Bu ilişkiler üzerinde durulurken toplumsal cinsiyet ile yaş arasındaki ilişkiye değinmek toplumda bireylerin ne tür yaşlanma deneyimleri yaşadıklarını, bu ilişkiye bağlı rollerin bu deneyimleri nasıl etkilediğini ve yaşlıların dezavantajlı olduğu durumları anlayarak pratikte bu durumlara bağlı olarak belirlenen sorunlara çözümler bulmak için önemli.
Kaynaklar:
Connell, R. W. (2005). Masculinities. Cambridge: Polity.
Pamuk, D., (2018). Yaş ve Toplumsal Cinsiyetin Kesişimselliği: Toplumsal Cinsiyeti ve Yaşı Oluşturma. Senex: Yaşlılık Çalışmaları Dergisi, 2, s. 74-84.
Gözde Açıkalın
Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları